Vuvuzela Virtüözü

23 Mart 2012 Cuma

Bir Kitap 2

Bir fırsat olduğunda kaçırmamakla ilgili bir şeyler anlatmıştım ''Bir kitap'' başlıklı düşünsel boşluğumda.Şimdi bu anlatının boşa çıkmasını, herkesin tam işte bunu yapmalıyım deyip gaza geldiği noktada dışarı çıkmasını ve bir şeyler yapmak üzre hazırlanmasını gözledim. Fakat bütün bu çabanın kapıdan çıkana kadar olduğunu, gazın sadece insanı giyinip kapıdan çıkarmaya yettiğini hissettim.

         Her zaman olduğu gibi öncelikle kendi anlatıma kendim inanmalıydım ve inandımda.Bunun sadece bir gaza gelme meselesi değil, bir şeye inanma, farkında olma konusu olduğunu biliyordum.Şimdi kendi sıcak memleketimdeyim. Dün öğlene kadar uyuduktan sonra küçük yiğenimin 3. yaş günün bir daha yakalanamayacak bir fırsat olması gerçekliğiyle karşılaştım ve ilk otobüse atlamak üzere uyandım.Sevgili arkadaşım Vuvuzela Virtüözü’nün yanına koştum zorla evden cıkardım, bir gün önce kapısının önünde porshe panemera gördüğüm pastahaneye oturduk, bir şeyler atıştırdık ve otobüs biletimi aldık. Koşarak eve döndük Vuvuzela Virtüözü sırt çantamı hazırlarken ihtiyaçlarımı giderdim ve bir şeyin eksik kaldığını hissettim...Bütün bu fırsat kaçırmama telaşını bana yaşatan o malum kitabı yanıma almamıştım.Asansöre bindim eve çıktım kitabımı aldım ve bütün bir yol boyunca emrine amadeydim ne söylerse yaptım.Nerdeyse bitmek üzere kısa zaman için ‘’kitabı’’ bitiririm ve artık o benim emrimde olur.

         Şimdi tekrar söylüyorum kaçırmayın fırsatı , gidin o kitabı okuyun ...

20 Mart 2012 Salı

Bir Kitap

Bir şeyleri anlatmaya ve anlamaya başlama çabam bir yerden başlamalıydı...
Uzun zamandır bir kitap okuyorum.Kitabı uzun zamandır okumamın sırrı ne uzun nede sıkıcı olması fakat kitap sadece geceleri uyumadan önce aklıma geliyor.Bu kitaba başladığım süreden bu güne kadar en az üç, dört kitap bitirdim fakat severek ve acaba ne yazıyor diye okuduğum bu kitabı yarılayamadım bile. Bu hikayede bir şeyleri fark etmek gerektiğini hissettim ve bu durum üzerine düşündüm. Ve aklımdan geçenler bir kitabın nelere kadir olduğunu gösterdi...
  Acaba insan bazen istediği bir şey karşısında azim göstermezse o şey git gide daha değerli oluyor mu yada bu isteksizlik insanda belli bir zamandan sonra bıkkınlık veriyor mu? Bazen çok istediğimiz şeyleri ertelememizin sebebi onlara kıyamamak daha uzun sürmesini istemek oluyor bazense sadece tembellik ama bu kadar istediğimiz şeyleri ertelemek bize genelde kaybettirir. Kitabı bitirememem üzerine düşünürken anladım ki çoğu zaman istediğim şeyleri ertelemek onlara zaman ayırmamak ne sebeble olursa olsun o şeyleri bana kaybettirmiş. Bekleme sürem o kadar uzamış ki ya sevdiğim şeyden vazgeçmiş oluyorum ya o benden.Bir şeyi yapmak için başkasından bir adım beklemek hep karşımızdakinin öncülüğüne inanmak bizi çok fırsattan etmiştir. Bütün bu anlatıyla pek bağdaşmayacakmış gibi geliyor ama şu görüşümü de eklemek istiyorum; bizim bilim dünyamızın gelişmemesi yaratıcı beyinlerin olmaması değil, ülkemizde ki yaratıcı beyinlerin tembel olması veya hep daha iyi bir fırsat beklemesidir.
  Bir kitap üzerinden anlatmak istediğim şeyler planladığımdan daha farklıymış yazdıkça fark ediyorum.İnsan her fırsatı değerlendirmeli kaybetmeden önce bir an durun ve düşünün şimdi elinizde, yanınızda, kalbinizde olanları düşünün ve gidin onlar için şükredin (eğer inanmıyorsanız kendinize teşekkür edin bilmiyorum genelde bu durumlarda ne yapıyorsanız onu yapın), yanınızda olanları kucaklayın yada abartmayın ona değer verdiğinizi söyleyin, hiç olmadı bir mesaj atın yahu. Kalbinizde kilere gelince bir kişiyse hiç durmayın içinizdekini haykırın, bir fikirse beklemeden koşun ve fikrinizi hayata geçirmek için elinizden geleni ardınıza koymayın, ama en kötüsü kalbinizdeki buruk bir duyguysa zamana bırakın, azim gösterin, sabır gösterin ve sonu gelene kadar okuyun o kitabı...

18 Mart 2012 Pazar

Kendinden Çalan Hırsız

Kendinden Çalan Hırsız'ın hikayesiyle başlamalı önce tüm düşünce. Bir fikir ne kadar nitelikli olursa olsun insan fikirden önce fikrin sahibini yargılayacak ve güven veren bir fikri güvenilmez bir kişiden duymuşsa, fikri tekrar sorgulayacaktır. Asıl anlatılmak istenin hiç bir zaman tek cümleyle verilemediği bir algı kapasitesinde dünyaya gelmiş bir canlı olan insana, bir düşünceyi sorgulatmak için yapılması gereken eğer buysa bunu yapmak gerçek bir düşünce adamının görevidir diye düşünüyorum. Kendinden Çalan Hırsız'ın asıl amacıda insanlara bir güven kazandırmayarak, çıkar ilişkileri, mevkiler, anlık durumlar gibi değersiz olgular karşısında; kendisinin gerçekliği olan düşüncelerini sorgulatmak ve insanın gerçek değerini anlamaktır. DİALSIZ (kendinden çalan hırsız) insanı tanımak, ona vereceği değeri kararlaştırmak ve dünyayı tanımak üzere yaşamını sürdürmeye çalışan biraz aptal, biraz duygusuz, biraz acemi, birazda yalancıdır.

 Bu uzun açıklamadan sonra Dialsız'ın hikayesi şöyle başlamıştır: Soğuk bir memlekette sıcak bir iklimde doğma şanssızlığını yaşarken bunun bir iyilik olduğu fikrine kendini inandırarak mutlu olmaya çalışmış ve soğuk bu yerden kurtulmak için ailesinin ilk adımı atmasıyla sıcak bir şehre taşınmıştır. Bu sıcak şehre taşındığında beş ya da altı yaşlarında olan Dialsız muhtemelen altı yaşında hayatının ilk aşkıyla tanışmıştır. İlk okula kendi varoşundan uzak, yaşadığı varoşa göre merkezi sayıla bilecek bir yerde başlamış ve kısa zamanda yine kendi isteği olmasına rağmen tamamı ile ailesinin kararına bağlı olarak varoşa göre merkezi okulunun yakınlarında bir yere taşınmıştır. 
 Ailenin maddi durumu düzeldikçe taşınma işlemi devam etmiş fakat çevre çok fazla değişmemiştir. Lümpen proletarya ile orta sınıf halkın birleştiği bir semtte maddi geliri ortalamanın çok üstünde, bir döneme kadar; geleneklerine sıkı sıkıya bağlı, bir çok manevi değeri maddi değerlerden üstün tutan, baskıcı olmasının sebebi özgürlüğü kısıtlamak değilde aile fertlerinin güvenliğini sağlamak olan bir ailede büyümüştür. 
 İlk okulu bitirdikten sonra şehrin saygın liselerinden birisine gitmiş ve ortalama başarıda bir öğrenci olmuştur. Lise hayatı düşünceye inanmaya ve düşünmeye başlamasına sebep olan ilk ortamıdır. Lisede kurduğu arkadaşlıklar, ilişkiler düşünce dünyasında ve değer yargılarında önemli yer tutmuştur. Liseden sonra okul ortalamasının çok altında kendi sıcak şehrine yakın bir üniversiteye gitmiş ve uzaklaştığı ortam hakkında düşünmeye başlamıştır. Üniversite hayatının iki buçuk yılını tiyatroya ve düşünceye adamış hayallerine bir süre ara vermiş ve 21 yaşını bitirmek üzere olduğu günümüze nihayetinde ulaşmıştır...