Vuvuzela Virtüözü

11 Nisan 2012 Çarşamba

Leyla


Bu gün evsiz bir kuş kondu balkonuma ,ilk bakışta evini arayan bir hayvan napayım arkadaş dedim...
Sonra balkona kuşlar için koyduğum ,ekmek kırıntılarından yemek artıklarından yemeye çalıştı...Umursamadım
Dolaptan bir portakal aldım soyarken yiyemediğini fark ettim o an oda beni fark etti...
Gözlerimin içine baktı ve kapalı olan cama doğru uçtu.İlk tak sesisyle o katı ve acımasız kalbimin yüksek duvarlarında öyle narin öyle ufak bir delik açtı ki...
Fakat bu delik soğuğumu hissetmemden başka bir şeye yaramadı o kapıyı açmadım...
Gözlerimin içine baktı ve balkonun en az rüzgar alan köşesinden bana bakmaya devam etti...
Bir an sadece vicdanım el vermediği için can dostumun yanına koştum ve ''olum kuş gelmiş lan napak''dedim...
İçeri alma kararı ondan çıktı bende eh kararı o verdiğine göre sorumluluk onundur dedim ve biraz ilgilendikten sonra odama çekildim
Açtık ve elimizde yiyecek tek şey yine makarnaydı.Makarnanın pişirilmesi gerekiyordu evdeki üç aç, günahkar, hain, yalancı ruhun bedenlerinin doyurulması gerekliydi...
Yemek yapmaya başladık hep beraber mutfaktaydık.Arkadaşım kuşu odasına bırakmış sağı solu kirletmemesini dileyerek yardım ediyordu...
Bir makarnayı yapıp sigara, ekmek ve kola almak için üç kişi seferber olmuştuk(ne menem birşeydir lan açlık diyorum bekleseler 5 dakikda daha sonra yerdik).
Karnımız doymuş ve şükrü unutup sofradan kalkmıştık.Sigaralar yandı, ciğerler söndü...
Ve arkadaşım ''olum gel lan bi bak'' diye bağırdı.
Kuş ufacık bir bilgisayarın fanından çıkan sıcak hava ile ısınmaya çalışıyordu...
O o kadar ufak fandan ısınan o kadar büyük bir korku ve masumiyet gördüm ki...Derin ve Yüksek duvarlarımda açılmış narin delikten içeri giren sıcak havayı sezdim.
Uzun zaman sonra tekrar hissediyordum tekrar acıyordum tekrar seviyordum...
Kuşu elime aldım, soğuk kalbimi ısıtmaya çalışan sıcak ellerim bir anda herşeyini avuçlarının içinde tutan bir ölü edasıla kuşu tekrar kavradı...
Elimde bekledikce ısınıyor sevgiye aç bir mum alevi gibi sıkı ellerimin içinde bir sağa bir sola savruluyordu kafası...
O kadar masumdu kalbimden içeri girdi onun için en iyisini istedik bir an ve tanıdığımız tek kuş besleyen arkadaşımızı aradık...
Bu habere çok sevindi biz onun iyiliği için sevinirken ben Leyla ellerimde uyurken dalmıştım...
Bir süre sonra eve ''Alis''in gelmesiyle uyandım...Oturduk ve Leyla benden başka bir şeyi görmüyor ellerimden ayrılmak istemiyor gibiydi...
Bir süre isim düşündük beynimizdeki bütün marlaları harcadık...
Adı leyla olmalıydı çünkü leyla olmak mecnunu aramaktı.Onun mecnun kaybettiği ailesi benim Leylam ise yıllanmış yaralarım üstü kapanmış duygularımdı...
Vakit geldi ve Leyla gitti...
Bense sadece biraz hüzünlenmişlik ardındaki duygularımla başbaşa kaldım galiba tekrar hissediyordum herşeyden uzak herşyden yakın ve hep varken hiç olmayanı...

7 Nisan 2012 Cumartesi

Zirkonyum

Uzun zaman oldu...
Zamanın insana göre gerçekliğine aslında inanmazdım( üç yaşına kadar).Şimdilerde o kadar iyi biliyorum ki bazen bir dakika insana bir ömür gibi gelirken ,boşa harcanmış bir ömrün gerçeğe adanmış ve gerçeklik içinde harcanan bir anın yanında ne kadar değersizmiş.
   Uzun zamandır üzerinde durduğum ,her seferinde kendi yargımı sorguladığım bir konu var; güven.Bir insan güvenirken kriterlerimiz nedir ,bir insana gerçekten güvenmek için onu tanımak ,inanmak mı gerekir yoksa ,ruhani boşluğumuzda ki doldurduğu herşeyliğine sadece güvenmek mi gerekir?Bu uzun soruların amacı bu kez sorgulamayı düşünmediğiniz şeyleri size sorgulatmak değil ,gerçekten cevabını bulamadığım sorular üzerine belki bir gün girip okuyacak aciz düşünceme cömert bir ihsanda bulunup beni aydınlatacak bir fikir aramaktır.
   Güvenmeye çalıştığım kişiler aslında maddi yerleri kadar manevi değer taşımıyorsa hayatımda , sorumlusu acaba o kişilere o kadar değer verip maddi bir bütünlük içinde evrenin her hangi bir parçasına savrulabilecekken ,kendi gerçekliğime yakın bir noktaya çeken ben miyim yoksa! bu devinim içersin de yer bulmuş ve gerçekliğime yaklaştırılmışken kendisini bir yalan kuyusu içerisinde boğmaya çalışan ve asla iyi bir yalancı olamamış bir grup kötü dost mu?Sorgulatmak istemiyorum gerçekten çünkü biliyorum ki bu tip sorgulamalar mükemmeliyetçiliğe doğru gidecek ve insanlara olan güveniniz sarsılacak. Tabi bu cümleden sonra şunu da düşüne bilirsiniz ,bunu biliyordun da niye sorguladın be adam diyebilirsiniz. Tabi eğer benim kadar güveninizi kaybetmemişseniz...