Vuvuzela Virtüözü

18 Mart 2012 Pazar

Kendinden Çalan Hırsız

Kendinden Çalan Hırsız'ın hikayesiyle başlamalı önce tüm düşünce. Bir fikir ne kadar nitelikli olursa olsun insan fikirden önce fikrin sahibini yargılayacak ve güven veren bir fikri güvenilmez bir kişiden duymuşsa, fikri tekrar sorgulayacaktır. Asıl anlatılmak istenin hiç bir zaman tek cümleyle verilemediği bir algı kapasitesinde dünyaya gelmiş bir canlı olan insana, bir düşünceyi sorgulatmak için yapılması gereken eğer buysa bunu yapmak gerçek bir düşünce adamının görevidir diye düşünüyorum. Kendinden Çalan Hırsız'ın asıl amacıda insanlara bir güven kazandırmayarak, çıkar ilişkileri, mevkiler, anlık durumlar gibi değersiz olgular karşısında; kendisinin gerçekliği olan düşüncelerini sorgulatmak ve insanın gerçek değerini anlamaktır. DİALSIZ (kendinden çalan hırsız) insanı tanımak, ona vereceği değeri kararlaştırmak ve dünyayı tanımak üzere yaşamını sürdürmeye çalışan biraz aptal, biraz duygusuz, biraz acemi, birazda yalancıdır.

 Bu uzun açıklamadan sonra Dialsız'ın hikayesi şöyle başlamıştır: Soğuk bir memlekette sıcak bir iklimde doğma şanssızlığını yaşarken bunun bir iyilik olduğu fikrine kendini inandırarak mutlu olmaya çalışmış ve soğuk bu yerden kurtulmak için ailesinin ilk adımı atmasıyla sıcak bir şehre taşınmıştır. Bu sıcak şehre taşındığında beş ya da altı yaşlarında olan Dialsız muhtemelen altı yaşında hayatının ilk aşkıyla tanışmıştır. İlk okula kendi varoşundan uzak, yaşadığı varoşa göre merkezi sayıla bilecek bir yerde başlamış ve kısa zamanda yine kendi isteği olmasına rağmen tamamı ile ailesinin kararına bağlı olarak varoşa göre merkezi okulunun yakınlarında bir yere taşınmıştır. 
 Ailenin maddi durumu düzeldikçe taşınma işlemi devam etmiş fakat çevre çok fazla değişmemiştir. Lümpen proletarya ile orta sınıf halkın birleştiği bir semtte maddi geliri ortalamanın çok üstünde, bir döneme kadar; geleneklerine sıkı sıkıya bağlı, bir çok manevi değeri maddi değerlerden üstün tutan, baskıcı olmasının sebebi özgürlüğü kısıtlamak değilde aile fertlerinin güvenliğini sağlamak olan bir ailede büyümüştür. 
 İlk okulu bitirdikten sonra şehrin saygın liselerinden birisine gitmiş ve ortalama başarıda bir öğrenci olmuştur. Lise hayatı düşünceye inanmaya ve düşünmeye başlamasına sebep olan ilk ortamıdır. Lisede kurduğu arkadaşlıklar, ilişkiler düşünce dünyasında ve değer yargılarında önemli yer tutmuştur. Liseden sonra okul ortalamasının çok altında kendi sıcak şehrine yakın bir üniversiteye gitmiş ve uzaklaştığı ortam hakkında düşünmeye başlamıştır. Üniversite hayatının iki buçuk yılını tiyatroya ve düşünceye adamış hayallerine bir süre ara vermiş ve 21 yaşını bitirmek üzere olduğu günümüze nihayetinde ulaşmıştır...

1 yorum:

  1. hayat hikayeni yazmışsın belki bir gün merak ederiz ama daha çok betimleme yapsan daha iyi olurdu.

    YanıtlaSil

Söyle içinde kalmasın