Vuvuzela Virtüözü

27 Aralık 2014 Cumartesi

Galiba soğuk

Malum soğuk, zaman önce garip bir yerlerden işledi içime
En güzel günleri,en iyi şeyleri uzun bir yola döktü, bir korku buldurdu bana hepsinde
Lafta kış geldi dedim üşümek için, hep bir sebep buldum bilmez kimse
Tam orada en çok titrediğim yerde ,korkutucu soğuk üzerine 
Erteledim tüm duyguları çünkü soğuk değildi korkutucu olan
Malum soğuk korkuların sebebi değil sonucuydu ve gizli kalmalıydı bende

25 Ekim 2014 Cumartesi

Özlem

Benim gecemin sonu senin hayatının başı olmasaydı daha iyi bir yer olurdu dünya...

  Çok zaman oldu seni eskisi gibi özlemeyi özlüyorum, her şeyi seni unutmak için yaptığım zamanları özlüyorum. Sonra duruyorum bakıyorum neden bu kadar özlem neden bu vuslatı hiç bir an bile arzulamamışlık,
anlıyorum. Özlemler sana fakat vuslatlar hiç sana olmayacak çünkü Ben sevmeyi hep farklı bildim hep ben hep senin isteyemeyeceğin kadar çok sevdim. Ben Seninle birlikte sadece kurunun yanına soğan kırmak isteyen yılları makaron pastalarda, çayın altının sönmediği geceleri soğuk kahvelerde yaşıyordum sandım meğer bizler en kötü tiyatro oyunlarının sahne dekorlarını seninle sinemalarda, Ahmet Kaya türkülerinin derinliğini ucuz barlarda, Neşet Ertaş'ı dev konser alanlarında bırakıyormuşuz ve farkına hiç varmamışım ,anlıyorum,
  Ben seni gerçekten çok seviyormuşum ama kendimi hiç o kadar sevmemişim  gerçi kendimi hiç sevmedim hakeza hala da çok hoşnut değilim ben olmaktan ama anladım ki sorun kendinden fazla sevmekte değil hiç bir şeyi, hatam kendimi kendimi için değiştirdiğimden fazla değiştirmekmiş . Hala değişiyorum kendim için değişmek istediğimden daha çok hemde çünkü artık bir soğuk var yaz havasını solumayı bıraktık değişmek zorundayız fakat asla bir başkası için değil.Değişen şey özlemlerin şekli artık sadece...

30 Nisan 2014 Çarşamba

Bugün

   Bugün her günden farklı olabilirdi... Her uykusuz haftanın ardındaki uzun ve sessiz gece bu kez bitebilirdi, ben seni bulabilirdim, bugün uçabilirdim, bugün daha inançlı birisi olabilirdim, bugün daha fazla yük omuzlayabilirdim... Sonra durdum ve bir kez daha baktım ; bakmaya korktuğumuz, söylemekten utandığımız, hakkında hep bir şeyler duyup hiç görmediğimiz, hep yakın bir arkadaşımızın başına gelip bizim hiç bilmediğimiz şeylere ve gördüm ki bizler daha fazlası olamayız çünkü biz içinde bulunduğumuz düzenin bir parçası olmakla gurur duyuyor savaşma gücünü kendimizde bulmuyoruz .Bizler Stockholm sendromunu yaşatmayı insanları haksız çıkarmamayı seviyoruz, biz Pavlov'un köpeğinden daha ilerde şeyler olmak istemiyoruz, bizler tutuklu ikileminden(Prisoner's Dilemma) çıkmayı başaramıyoruz. Bizler kader inancını faklı anlıyor, sorgulamamız gereken her şeyin ardından sonunda atlattık diye şükrediyoruz.

   Peki bu durumdan bizi kurtaracak olan kim? diye sorduğumuzda kendimizi yeni bir aymazlık çıkmazına sokuyoruz.Biz bizi kurtarmak için yaratılmış bir kurtarıcının varlığına olan inancın yüreklerimize serptiği ferahlatıcı bir umut ışığında görüyor, o umutla yaşıyoruz. Bu durum bizim aydınlanamama sebeplerimizin başında geliyor.Sorunu tekrar tekrar anlatmak bizim hoşumuza gidiyor, biz çözüm üretmeyi değil sorunu çıkaranı dövmeyi seviyoruz ve bütün bunları anlamak için uykusuzluktan geberene kadar bekleyip egomuzu, sosyal kişiliğimizi , bizi biz yaptığını sandığımız bazı ''değerleri yargılarını'' unutmamız gerekiyor. Bu durum bütün bunların çözümünün bu olduğunu değil, toplum olarak gelişmemizin bakış açımızı geliştirmekle alakalı olduğunu anlatıyor...


 Güvendiğimiz adamlardan birisi yine bizi yüz üstü yine bizi yarıyolda bırakıyor....

22 Ocak 2014 Çarşamba

Yol

   Uykusuzluktan geberiyorum.Sanki her gece seni karşılayıp her gün seni uğurluyorum, eksilen her saniye sensin hayatımda sanki. Uykularım seninle bölünüyor, senin hayalinle dalıyorum tekrar uykulara. Elle tutulur tek bir sebebim yok seni sevmek için ama beceriyorum  hala günlere senin adınla başlayıp, duraklarda seni beklemeyi. Hareket eden her şeyde sana gitme potansiyeli buluyorum zaten duran her şey seni anlatıyor. Kokun her an burnumda, her nefes alış seni hatırlatıyor ve ben başarıyorum tutmuyorum nefesimi hala. Atan her kalp bir parça daha seni pompalıyor damarlarıma sonra aklım fikrim hep sen... Protonlar senin etrafında dönüyor negatif yüklü iyonlar seni arıyor hep. Darwin senleşmeyi anlatıyor; nasıl her şeyin zamanla sana dönüştüğünü, büyük patlamanın her şeyi daha çok senleştirmek için olduğunu sonra seni unutmak istiyor bütün inananlar. Medeniyetler büyüyor senin hayalinle, toplumlar senin sayende kontrol altına alınıyor, ve yürümeye başlıyor insan oğlu. Her zaman saatler 3 dakika geri  hiç kimse geç kalmak istemiyor sana ama zaman çok göreceli. Hiç bitmiyor bugünler su gibi akıp geçiyor dünler hep olması gerektiği gibi yarınlar. Her başlangıç sana ama her bitiş senli değil, varmıyor her yolun sonu oraya. Sana götürmüyor artık bu yollar ve anlamı kayboluyor icat etmenin tekeri. Anlıyorum artık dönüş yok ve bu yolun sonu hiç değil senli başlıyorum içmeye seni unutmak için aklıma sen gelme diye ayılıyorum sonra , ben her günü sana anlatmak için yaşıyorum sonra dizginliyorum kendimi ve dönüyorum yollara. Hiç ilerlemiyorum yolun sonu sana varmaz diye korkuyorum, ve suçlu hep bu lanet yollar. Hepsi Paris'e çıkıyor hiç biri sende bitiyor. Bu yollar yok mu bu yollar hep yalan bir düzlük hep hüzünlü bir yokuş ve her dönüş öldürücü bir viraj.

12 Ocak 2014 Pazar

Sen

Kusura bakma yolunda gitmeyen her şeyin tek sebebi senmişsin gibi davrandığım için, ama yapamıyorum, sen yokken kendimi bile suçlayamıyorum.
 Her şey senin hakkında sen yokken;
 eğer bir yemek yenilecekse senin karnın acıkmıştır. Güneş doğacaksa sen uyanmışsındır. Sınavlar seni ne kadar bildiğimizi ölçmek için yapılır, okullar seni öğretir sen yokken, uçaklar senin yanına gitmek için kalkar.Seçimler hangi hükümet bizi sana daha kolay ulaştırır diye yapılır, devletler seni korumak için kurulur, eylemler sensizlikten yapılır.Sana uzak olan her yer seni özleyebilmek için yaratılmıştır, yeni şehirler seni anlatacak kültürler doğsun diye kurulmuştur.İnsanlar sen yorulma diye avcı toplumlardan yerleşik hayata geçmişler, ateş sen üşüme diye bulunmuş. Yıldızlar senin gözünde bir kez parıldamak umudu ile ışık salar dünyaya, gezegenler sana aşklarından döner kendi etraflarında.Bütün yörüngelerin merkezi sensindir, her yörünge sana senin kulaçlarınla ölçülebilecek kadar uzak, senin istediğin kadar büyüktür.Dünya senin nefes alma hızında döner, bir yıl senin 365 kez uyuyup uyanman demektir, litre senin 1 günde içtiğin suyu ölçen birimdir, metre boyunun santimetre saçlarının uzunluğunun ölçülmesi için bulunmuş seni daha iyi anlatmaya çalışmanın birimselleştirilmiş adıdır kilometre ise sana olan uzaklık birimidir. Yüksek yapılar seni daha uzaktan görebilmek , sokaklar senin ayakların tozdan korumak, kütüphaneler seni daha çok okumak için yapılmıştır. İdam cezası seni sevmeyenler için uygulanır, hapishaneler sana uzak olmak isteyenleri cezalandırır, mahkemeler seni soruşturur. Mahkemeyi sen yönetirsin, avukatlar seni savunur, savcı sensin, suç sensin, masumiyet sensin, cezada sensin ödüle, hukuk sistemi seni daha çok konuşmak daha çok göz önünde tutmak için kuruldu, kanunlar seni haklarını korumak için var. Tesadüfi örnekleme, senin içinden, seni temsil edecek senleri seçme şansımızın koşulsuz, bağımsız ve eşit oranda olduğunu olduğunu anlatır.

6 Ocak 2014 Pazartesi

Gel günlerim nasıl geçiyor anlatayım sana 
Ne kadar istemesem de her şey senin hakkında 
Bir günüm senle başlıyor senle bitiyor aslında  ;
Kırık bir raf var dolaşımda her gün düşüyor 
Tamir etmiyorum sırf seni hatırlatıyor diye 
Günde 3 kez düzeni anıyorum senin adını 
Her düşüşünde bu raf anlıyorum eksik yanımı 
Kırık dökük etrafında, yok beş param, ne anam var ne babam 
Hala tek eksik sensin hayatımda 
Birde düşüyor bu raf seni her aldığımda 
Bir yalnızlık çöküyor her seferinde seni çıkarıp astığımda
Her gün aynı rutin, 
Raf düşüyor aşkılarimdan biri boşandığında
Hep senin adın yeni bir senli günü sonlandırdığımda
Birde sabah 5 de uyanıp anıyorum adını
Amacım bir düzen tutturmak 
Sen varsın her sabah 5 de gökyüzünde 
Ve seni izliyorum yalın ayak

17 Aralık 2013 Salı

hiç olmadı

Gitmek üzerine hikayem gelmek üzerine ama hiç doğru yerde olmamak üzerine galiba her şeyi siktir edememek üzerine bilmiyorum sadece ihtiyaç duyuyorum gitmek hep bana göreymiş gibi geliyor ama öyle olmuyor gerçekten hiç umursamıyorum diyorum içimden sonra gözlerine bakmak aklıma geliveriyor siktir edemiyorum hayatımda hiç olmaması gereken şeylerin olduğuna bile pişman oluyorum sadece siktir etmeyi arzuluyorum sadece yazmak istiyorum geriye tek bir satır bırakmadan bu lanet olası backspace tusuna basmadan hatalarımdan arınmadan unutmadan sensiz klamadan yapmak istiyıorum hatalarımı gkabullenmek istiyırum isnanların dusundugu seyleri umusamamakj istiyorum kıoşmak istiyıorum bazen suratlarınıza bir yumruk vurmak istıoyrum ama asla yapmıyor korkmuyorum sadee sikllemiyırum kibar olmayıda senide sensizliğide gelmişleride geçmişleride sadece yazmak istiyırum bir amac aramıyorum galiba bu beni rahatklacak ditorum gkendime hadi siktirpo gidelim küfür etmek istiyıorum ben amına koyayım ya oh rajhatladım böyle agzımı doldura doldura söyvmek istiyırum  imla hatarının agzına sıcmak istiyıom ve yapıyoruım ama hala gözlerne bakamıyorm hadı .

Ve nihayetinde yine gidiyorum...