Vuvuzela Virtüözü

30 Nisan 2014 Çarşamba

Bugün

   Bugün her günden farklı olabilirdi... Her uykusuz haftanın ardındaki uzun ve sessiz gece bu kez bitebilirdi, ben seni bulabilirdim, bugün uçabilirdim, bugün daha inançlı birisi olabilirdim, bugün daha fazla yük omuzlayabilirdim... Sonra durdum ve bir kez daha baktım ; bakmaya korktuğumuz, söylemekten utandığımız, hakkında hep bir şeyler duyup hiç görmediğimiz, hep yakın bir arkadaşımızın başına gelip bizim hiç bilmediğimiz şeylere ve gördüm ki bizler daha fazlası olamayız çünkü biz içinde bulunduğumuz düzenin bir parçası olmakla gurur duyuyor savaşma gücünü kendimizde bulmuyoruz .Bizler Stockholm sendromunu yaşatmayı insanları haksız çıkarmamayı seviyoruz, biz Pavlov'un köpeğinden daha ilerde şeyler olmak istemiyoruz, bizler tutuklu ikileminden(Prisoner's Dilemma) çıkmayı başaramıyoruz. Bizler kader inancını faklı anlıyor, sorgulamamız gereken her şeyin ardından sonunda atlattık diye şükrediyoruz.

   Peki bu durumdan bizi kurtaracak olan kim? diye sorduğumuzda kendimizi yeni bir aymazlık çıkmazına sokuyoruz.Biz bizi kurtarmak için yaratılmış bir kurtarıcının varlığına olan inancın yüreklerimize serptiği ferahlatıcı bir umut ışığında görüyor, o umutla yaşıyoruz. Bu durum bizim aydınlanamama sebeplerimizin başında geliyor.Sorunu tekrar tekrar anlatmak bizim hoşumuza gidiyor, biz çözüm üretmeyi değil sorunu çıkaranı dövmeyi seviyoruz ve bütün bunları anlamak için uykusuzluktan geberene kadar bekleyip egomuzu, sosyal kişiliğimizi , bizi biz yaptığını sandığımız bazı ''değerleri yargılarını'' unutmamız gerekiyor. Bu durum bütün bunların çözümünün bu olduğunu değil, toplum olarak gelişmemizin bakış açımızı geliştirmekle alakalı olduğunu anlatıyor...


 Güvendiğimiz adamlardan birisi yine bizi yüz üstü yine bizi yarıyolda bırakıyor....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Söyle içinde kalmasın